Mücadelemiz; İnsan, Hayvan ve Doğa Düşmanlarının Yarattığı Kanser Düzenini Yıkıp İnsancıl Bir Düzeni Kurma Mücadelesidir!

Mücadelemiz; İnsan, Hayvan ve Doğa Düşmanlarının Yarattığı Kanser Düzenini Yıkıp İnsancıl Bir Düzeni Kurma Mücadelesidir!

Bugün 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü. Sevgi ve neşe ile, mutlu hatıralarla, hayvan can dostlarımızla bir arada kutlamamız gereken bir günü; insan, hayvan, doğa düşmanı AKP’giller İktidarı’nın zulüm politikaları sebebiyle acı, korku, umutsuzluk ve en çok da ölümlerle karşılıyoruz. Kol kanat gerdiğimiz can dostlarımızın birçoğu artık yanımızda yoklar.

Bu kayıplar basit bir ihmalin değil, bu zulüm iktidarının katliam yasası ile hayata karşı açtığı sistematik yok etme politikasının sonucudur. Bu politikanın yarattığı manzarayı bir kez daha hatırlatalım:

Örnek gösterilen Konya ölüm kampı hayvan barınağında kürekle dövülerek öldürülen köpekler, İstanbul’da bir apartmanın asansöründe dakikalarca tekmelenerek katledilen kedimiz Eros, bir katilin şiddetinin kurbanı olan kedimiz Cezve, İzmir’de kulübesinde yakılan köpeğimiz Şila. Sakarya ve Samsun’da bacakları kesilenler, Tunceli’de ve Manisa’da kurşunlananlar, Ankara’da zehirlenen, Edirne’de okla vurulan, Hatay’da yakılanlar, Aydın’dan Erzincan’a, Gümüşhane’den Bolu’ya, Urfa’dan Antep’e, Maraş’a, Gebze’ye kadar barınaklarda aç ve susuz bırakılanlar, şiddet görenler, topluca katledilenler…

Bunların yanına ekleyelim: Göz göre göre büyütülen, günlerce söndürülmeyen orman yangınlarında yok edilen yuvalar, yavrular, orman hayvanları ve kuş sürüleri; av hayvanı ihaleleriyle resmileştirilen ve devlet güvencesiyle yürütülen avcılık düzenleri maden, HES, rödovans ve betonlaşma gibi çevre talanlarıyla habitatların geri dönüşü olmayan biçimde parçalanması, göç yollarının, beslenme alanlarının yok edilmesi; tarım ilaçları ve sanayi atıklarıyla su kütlelerinin ve toprağın zehirlenmesi sonucu kitlesel ölümler.. Tümü ekosistemimizi, kırsal ve kent alanlarımızı hayvanlar için yaşanamaz hale getiren, insanı, hayvanı, doğayı değil, doğası gereği rantı, karı, sömürüyü merkeze koyan Kapitalist Devlet politikalarının ve ekonomik kararlarının doğrudan sonuçlarıdır.

Hepsi bize şunu söylüyor: Katliam yasası ve onunla iç içe yürütülen çevre talan politikaları, yalnızca sokaklarımızı değil, parklarımızı, ormanlarımızı, göl ve denizlerimizi ve tüm yaşam alanlarımızı sayısız can dostumuz için birer açık mezbahaneye çevirmiştir. Bu tablo, bireysel şiddet olaylarının ötesinde, devlet eliyle sürdürülen sistematik bir yok etme politikasının en görünür izdüşümüdür.

Hepimiz suçluyu tanıyoruz: Tek suçlu, ekonomik çöküşün ve sosyal adaletsizliğin yarattığı enkazı maskeleyebilmek için katliam politikaları üreten, çözümün sokak hayvanlarını yok etmekten geçtiğini ilan ederek taraftarlarını öfke, kin ve düşmanlıkla, hayvanların katline yönlendiren AKP’giller ve Kaçak Saraydır.

Tek suçlu zaten görmezden geldiği hayvanları soykırım kamplarında toplayarak aç, susuz ve yalnız bir ölüme mahkûm eden, zulmü normalleştiren, vahşet eylemlerini tolere ederek katilleri cesaretlendiren ve yeni katliamlar için güvence veren, yarattığı dezenformasyon ile hayvanları olduğu gibi hayvan savunucularını da kamu tehdidi olarak gösteren iktidardır.

Ama asıl büyük suçlu, böylesine halk düşmanı, doğa hayvan düşmanı iktidarları başımıza musallat eden, dünyadaki bütün kötülüklerin anası, insan soyunun en büyük düşmanı ABD ve AB Emperyalist Haydutlarıdır.

Militan bir hayvansever olan Genel Başkanımız Nurullah Efe’nin vurguladığı gibi “Bunlarda insana dair hiçbir değer sistemi bulamazsınız. Değerler sistemi hainlik, kan dökücülük üzerinedir, zihinleri ve yürekleri kin, nefret ve acımasızlıkla doludur. Bunlardan ne hayvana, ne doğaya ve insana kötülükten ve zulümden başka bir şey gelmez.

Kuşkusuz bu sömürü, bu kanser düzeninin mimarları inşa ettikleri bu karanlığın kendi sonlarını getirdiğini asla unutmasınlar. Şunu bilmeliler ki, tarih bu sayfayı kapattığında, bu zulmün failleri yargı önüne mutlaka çıkartılacaktır. Bugün iktidarın gölgesinde ellerini kana bulayan tetikçilerden, onlara bu cüreti veren yerel yöneticilere; barınak adı altında ölüm kamplarını işletenlerden, bu organize vahşetin siyasi sorumlularına kadar herkes adaletin şaşmaz terazisinde tartılacaktır. Bugün çıkardıkları kanunlarla, attıkları imzalarla, verdikleri talimatlarla bu soykırım sürecine hizmet edenler, yarın sadece hayvanlara karşı işledikleri suçlardan değil, toplumun vicdanını yaraladıkları, şiddeti özendirdikleri ve insanlık değerlerini ayaklar altına aldıkları için de yargılanacaklardır. Unutmasınlar, her bir Eros’un, her bir Cezve’nin, Şila’nın, Konya’daki ölüm kampında, ormanlarda katledilenlerin, ölüm haberlerini aldığımız her bir canın ismi, bir iddianame maddesi olarak karşılarına çıkacaktır. Sadece bugünün tanıkları değil, yarının ısrarlı davacıları olarak bu sadece hayvanlara karşı bir vaadimiz değil, adalete ve insanlığa olan inancımızın da bir gereğidir.

Cezve

Eros

Bugün bir kez daha altını çiziyoruz: Biz sadece suçluları teşhir etmeye değil, çözümü ısrarla haykırmaya geldik. Çünkü bu vahşeti durdurmak için somut adımlar derhal atılmak zorundadır.

İvedi çözümler son derece nettir:

  1. Bağımsız ve şeffaf denetim komisyonları kurulmalı ve tüm uygulamalar halka açık hale getirilmelidir.
  2. Katliam yasası derhal iptal edilmeli ve sokak hayvanlarının yaşam hakkını güvence altına alan insancıl politikalar geliştirilmelidir. Av ihaleleriyle doğrudan hedef alınan vahşi hayvanlar, hayvanat bahçelerine ve sirklere kapatılan özgür ruhlar, deney laboratuvarlarında ve üretim çiftliklerinde sömürülen canlılar, eğlence sektöründe meta haline getirilen tüm hayvanlar için koruyucu, adil ve insancıl düzenlemeler hayata geçirilmeli, hayvanların yaşamı ve özgürlüğü, herhangi bir ekonomik veya siyasi çıkara feda edilmemeli, tüm politikalar bu temel hak üzerine inşa edilmelidir.
  3. Belediyeler ve yerel yönetimler, barınak gönüllüleriyle birlikte, derneklerle birlikte, halkla birlikte sorumluluk almalı, çalışmalı, kalıcı kısırlaştırma, şeffaf, sevgi-yaşam odaklı çözümler hayata geçirilmelidir.
  4. Hayvanlara yönelik şiddetin cezasızlıkla ödüllendirilmesine derhal son verilmeli, caydırıcı cezalar uygulanmalıdır.

Programının temeline sevgiyi koyan partimiz Halkın Kurtuluş Partisi Halkçı Hayvanseverler ve tüm hayvan özgürlüğü savunucuları olarak, bu zulmün tanığı değil, direnişçisiyiz ve mücadele sözü veriyoruz. Şimdi burada, içinde yaşadığımız zulüm düzeninin toprağa gömdüğü sayısız masum can dostumuzun yasını tutarken, bir kez daha, kendi adına konuşamayanlar için en güçlü sesle haykırıyoruz: Kanlı katliam yasanızı tanımıyor, nefretle lanetliyoruz! Ölüm kampı barınaklarda ve sokaklarda zehirlenen, işkence edilen, tecavüz edilen, aç susuz bırakılan, hapsedilen, katledilen hayvanların hesabını sormaya devam edeceğiz. Hiçbir can dostumuzun fark edilmeden ve tartışılmadan, sessizce unutulup gitmesine izin vermeyeceğiz. Merhamet ve savunuculuk ruhuyla elimizde bir kap su, bir kap mama, her zaman sokaklarda, parklarda, bahçelerde, hep ayakta, hep onların yanında olacağız.

Son olarak, sokaklarda mama taşıyan her bir hayvanseverin omuz omuza verdiği dayanışmaya minnetle, tüm acılara rağmen umudu yükseltenlere sesleniyoruz: Yalnız değilsiniz. Biz varız. Apartmanınızda baktığınız kediden rahatsız olanlara, sokakta beslediğiniz köpeği şikayet edip toplatanlara, su kaplarını devirenlere, mamaları süpürenlere, kapınıza gelip sizi ve hayvanlarınızı taciz ve tehdit edenlere karşı yalnız değilsiniz. Ölüm kampı barınaklardan yükselen çığlıkların nasıl kalbinizi parçaladığını görüyoruz. Sokakta beslediğimiz, tüyüne dünyayı değişmediğimiz patilimizin bir başka katilin yeni kurbanı olabileceği korkusunu tanıyoruz. Nereden gelip nereye gittiği bilinmez araçların sokağımızda can dostlarımızı götürebileceği günün endişesinde ortağız. Katledilen her bir bedenin sızısını da öfkesini de sizlerle birlikte yaşıyoruz. Bizler de çantasında mama ve su taşıyanlarız.

Mücadelemiz tüm hayvanların kurtuluş mücadelesidir, mücadelemiz tüm bu katliamların sebebi olan, insanı insanlığından çıkaran sömürü düzeninden kurtuluş mücadelesidir.

Mücadelemiz, insanın yeniden insanlığına kavuşma mücadelesidir.

Mücadelemiz hayvanların bedenlerini metaya, doğayı kaynağa, yaşamı kara indirgeyen bu sömürü düzenine karşı isyandır.

Mücadelemiz katliam yasalarına, av ihalelerine, ormanların ve suların talanına, fabrikalarda, barınaklarda, deney laboratuvarlarında yaşatılan işkenceye karşı direniştir.

Gelin birlikte mücadele edelim.

Birlik olursak isyanımızı canlı tutabilir, sesimizi yükseltebilir, kanlı barınak duvarlarını yıkabiliriz.

Birlik olursak ancak bu zulüm düzenini yarattığı tüm çürümüşlükle beraber tarihin mezarlığına gömebiliriz.

Sizi dayanışmaya çağırıyoruz. Birlikte dayanışmayla, inatla ve umutla…

04 Ekim 2025

Halkçı Doğa ve Hayvanseverler

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.